1992 yılında yapılan Rio Çevre ve Kalkınma Konferansında sürdürebilir kalkınma için çevre değerlerinin korunması gerektiği ortaya koyularak doğal kaynakların tüketimi ile üretimi arasında bir dengenin kurulması gerektiği gerçeği benimsenmiştir. Birleşmiş Milletler 2002 yılını Uluslararası Dağ Yılı ve 11 Aralık tarihini de Uluslararası Dağ Günü ilan etmiş olup dağların korunmasının önemini ortaya koymuştur.
Uluslararası Dağ Günü için yıllara göre farklı temalar oluşturulmuştur; Dağ Tarımı (2014), Daha İyi Bir Geçim İçin Dağ Kaynaklı Ürünlerin Desteklenmesi (2015), Dağ Kültürleri: Çeşitliliği Kutlamak ve Kimlikleri Güçlendirmek (2016). ‘Baskı Altındaki Dağlar: İklim, Açlık ve Göç’ (2017), ‘İçtiğimiz Sudan Yediğimiz Besine’ (2018), ‘Gençler için Dağlar Önemlidir’ (2019) ve 2020 yılında ise tema ‘Dağların Biyoçeşitliliği‘ dir.
Bu soruları kendimize sormak durumundayız.
Dünyanın biyolojik çeşitlilik sıcak noktalarının yarısı nerede?
Binlerce çeşit meyve, sebze, tahıl, baklagiller, tohumlar, kabuklu yemişler, hayvan türleri, balıklar, ballar, böcekler ve mantarlar nerede bulunur?
Bitki türlerinin üçte biri nerede bulunur?
Bu Soruların Ortak Cevabı: DAĞLAR’dır
2020 Uluslararası Dağ Günü, dağlardaki zengin biyolojik çeşitliliği kutlamanın yanı sıra karşılaştığı tehditleri ele alma günüdür.
Dağlar, dünyanın en muhteşem manzaralarının bazılarında büyük görünür. Eşsiz topografyaları, sıkıştırılmış iklim bölgeleri ve izolasyonları, geniş bir yaşam formu yelpazesi için koşullar yaratmıştır. Biyoçeşitlilik ekosistemlerin, türlerin ve genetik kaynakların çeşitliliğini kapsar ve dağların birçok endemik çeşidi vardır. Dağlardaki rakım, eğim ve maruziyet açısından farklılaştırılmış topografya, çeşitli yüksek değerli mahsuller, bahçecilik, çiftlik hayvanları ve orman türleri yetiştirme fırsatları sunar. Örneğin, Pakistan’daki dağ çobanları, değişen iklime uyum sağlamaya yardımcı olabilecek hastalık direnci gibi hayvanlarda yetiştirilen özel niteliklere sahip oldukça değerli bir çiftlik hayvanı genetik kaynak havuzuna sahiptir. Dağlık arazinin yaklaşık yüzde 70’i otlatma için kullanılıyor ve toprak verimliliğini artıran gübre sağlıyor. Hayvancılık yalnızca süt, tereyağı ve et gibi gıda maddeleri üretmekle kalmaz, aynı zamanda kaşmir yünü gibi en değerli ipliklerden bazıları gibi değerli yan ürünler de üretir.
Bununla birlikte, iklim değişikliği, sürdürülemez tarım uygulamaları, ticari madencilik, ağaç kesimi ve kaçak avcılık, dağ biyoçeşitliliğine ağır bir zarar veriyor. Ek olarak, arazi kullanımı ve arazi örtüsü değişikliği ve doğal afetler biyolojik çeşitlilik kaybını hızlandırır ve dağ toplulukları için kırılgan bir ortam yaratılmasına katkıda bulunur. Ekosistemin bozulması, geçim kaynaklarının kaybı ve dağlarda göç, nesiller boyu biyolojik çeşitliliği sürdüren kültürel uygulamaların ve eski geleneklerin terk edilmesine yol açabilir.
Dağ biyolojik çeşitliliğinin sürdürülebilir yönetimi, küresel bir öncelik olarak giderek daha fazla kabul görmektedir. Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri kapsamında dağların biyolojik çeşitliliğinin korunmasına dikakt çekilmiştir. Birleşmiş Milletler 2021-2030 yılları arasında Birleşmiş Milletler Ekosistem Restorasyonu Yılı ilan etmiştir.
Dağlarımız koruyalım, Kirlenmesine izin vermeyelim,
Prof.Dr.Ersan BAŞAR
Türkiye Dağcılık Federasyonu Başkanı